KÖPRÜLÜLER DÖNEMİ

KÖPRÜLÜLER DÖNEMİ

Osmanlı Devleti’nde görev almış vezir ailesi. Köprülüler devri, Köprülü Mehmed Paşa’nın sadrazam olmasıyla başlar.

Köprülü Mehmed Paşa, Osmanlı tarihinde hiçbir sadrazamın padişahtan istemeye cesaret edemediği yetkileri istemiştir. Bu yetkiler, yaptıklarına asla karışılmaması, hakkında yapılan şikayetlere önem verilmemesi, devlet memuriyetlerinde yapacağı tayinlere ve azillere karışılmamasıydı.

Saltanat naibesi Turhan Valide Sultan, Mehmed Paşa’nın bütün bu isteklerini kabul etti ve 15 Eylül 1656’da 78 yaşındaki Mehmed Paşa’ya mühr-i hümayun verildi. Bu şekilde II. Viyana kuşatmasına kadar 27 yıl devam eden Köprülüler devri başlamış oldu. Köprülü Mehmed Paşa devrinde Venediklilerle savaşıldı ve başarı kazanıldı.

1658’de Erdel’e düzenlenen seferin serdar-ı ekremi oldu ve bu eyaletteki ayaklanmayı bastırdı. Yine aynı yıl içinde Anadolu’daki Celalier üzerine yürüdü ve ayaklanmayı önledi. Almanya, Fransa ve Hindistan’la iyi ilişkiler kuruldu.

Köprülü Mehmed Paşa, 30 Ekim 1661’de ölmüştür. Birinci vezirlere sadrazam denmesi Köprülü Mehmed Paşa zamanında başlamıştır. Köprülü Mehmed Paşa ölürken yerine oğlunun getirilmesini vasiyet etmiş ve oğlu Köprülüzade

Fazıl Ahmed Paşa’nın sadaretinde Almanya’ya savaş ilan edilmiş (1663), Uyvar Kalesi de fethedilmiştir. 1664’de Vaşvar Antlaşması imzalandı. Kandiye Kalesi alındı ve Venediklilerle barış imzalandı. Fazıl Ahmed Paşa 1672’de de Kamaniçe Kalesi’ni fethetmiştir. 1676’da Fazıl Ahmed Paşa ölmüştür. Osmanlı Sadaretindeki III. Köprülü, Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa’nın kardeşi Fazıl Mustafa Paşa’dır.

Fazıl Mustafa Paşa 25 Ekim 1689’da sadarete getirilmiştir. II. Süleyman, Mustafa Paşa’ya da geniş yetkiler vermiştir. Bunun üzerine ülkede büyük bir mali ıslahat yapılmış, 1960’da Belgrad fethedilmiştir. Mustafa Paşa 16 Ağustos 1691’de Salankamen Meydan Muharebesi’nde şehit olmuştur.

Osmanlı sadaretindeki IV. Köprülü, Köprülüzade Damad Numan Paşa’dır. Numan Paşa, 16 Mayıs 1710’da sadarete getirilmiştir. Sadareti 3 ay 3 gün sürmüştür. Sadrazamlıktan istifa ettikten sonra birçok görevlerde bulunmuş ve 1719 yılında ölmüştür.

V. Köprülü, Köprülüzade Abdullah Paşa’dır. Abdullah Paşa 1701’de vezir olmuş, 1703’de sadaret kaymakamlığına getirilmiştir. İran seferinde başkumandan iken şehit düşmüştür. VI. Köprülü, Köprülüzade Esad Paşa’dır. Esad Paşa, Fazıl Mustafa Paşa’nın küçük oğludur. Esad Paşa 1717’de vezir olmuş, 1726’da ölmüştür.

Köprülüler Osmanlı Devleti yönetiminde çığır açmıştır. Köprülüler zamanında padişahlar, sadrazamlara tanımadıkları hakları Köprülülere tanımışlar ve bu sayede diledikleri işi yapabilen Köprülüler, devletin mali, idari birçok kurumunu düzene koymuşlardır.

Osmanlı devletinin; 4. Murad’dan sonraki döneminin, 4. Mehmed’e isabet eden bölümü, cidden dört mevsim gibidir. Kadınlar saltanatı yakıştırması bu dönemin başlangıcına ve­rilen ilimdir. Çünkü sabi padişah henüz yedi yaşındadır. Ül­ke; Kösem Mahpeyker valide Sultan tarafından niyabetle idare olunmuştur. Bir sadrıazam resmi geçidi yaşandığı gibi, devlet idaresinde nice kahtıricâl yaşandığından adam kıtlığı ile karşı karşıya kalınmıştı buna bağlı olarak var olanlar, yer­lerini doldurmayı öğreninceye kadar, sefinei devlet hayli hır­palanıyordu. Yıllar geçtikçe valide sultanlar aralarında giriş-dikleri nüfuz kavgasında hayli mesele çıkmasına sebeb olu­yorlardı. 4. Mehmed; çıkmış olduğu tahtın sadrıazamı olarak karşısında Mevlevi Derviş Mehmed Paşayı bulmuştu. O dahil onbir veziriazamı çalıştırdıktan sonra, düzineyi yâni onikiyi bulduğunda karşısında yaşı yetmişi aşmış bir ihtiyar delikanlı buldu.

Bunun gayret ve salabeti sayesinde, devrinin parladığını gördü. Fakat bu tâyindeki isabeti evveliyetle Hatice Turhan Valide Sultan Hz. lerine teslim olunması gerekir.. Dinç fakat yaşlı vezirin sadaretinin başlangıç târihinin; 15/eylül/1656′ olduğunu görüyoruz. Aziz ve büyük milletimiz, eski devirler­de Fâtihler yetiştirirken, artık kurtarıcılar yetiştirmeye başla­mıştı. Köprülü Mehmed Paşa geldiği sadaret makamında, kapdanı derya müessesine göz attığında, Şeydi Ahmed Pa­şayı vazifeden almıştı yerine de, Topal Mehmed Paşa bu gö­reve atanmıştı.

 Köprülü Mehmed Paşanın donanmanın başına getirdiği adaşı Topal Mehmed Paşa, büyük ve ısrarlı çalışmalarla kal­yon, kadırga ve mavnalardan meydana gelen bir donanma inşaya muvaffak olduğu gibi bu gemileri denize salıp derhal

Çanakkalede ki savunmaya güç katmak için yola çıkarmıştı, apdan Paşa 36 kadırga ile 4 mavna’yı alarak Rodos Adası­na gitdi. Maksadı hakikisi Girid’e değiştirme birliği götür­mekti. Yolda rastlamış olduğu Malta korsanlarına aid üç kal­yonu batırdı ve bir kaç yıldır denizde galibiyet duraksaması­na, bir haftaym ilân etdi. Sakız adasına yanaştığında mevcud askeri, gemilere aldı böylece Girİd Adasına dümen kırılması emrini verdi. Kendisi ise Sakız Adasında bulunmayı tercih et­di. Gönderdiği filo ise Girid’e varamadan dönmek mecburi­yetinde kaldı. Sadrıazam Köprülü Mehmed Paşa, Çanakkale tahkimatını güçlendirme gayretine ek olarak da, Boğaz ya­kınlarındaki adaların devleti âliyenin olması gerektiğini stra­tejisine dahil etmişti. Bütün bunların istenmesinde de, Şemsi Paşa komutasında 19 kalyon, 10 mavna ve 3 kadırga ile 1 ü”.O nakliye gemisinden kurulmuş bir filonun ilâve kuvvet olarak gelmesi hayli rol oynamıştı.

Çanakkale önlerinde, abluka İşlemini gerçekleştirmeye çalışmakta olan Venedik donanmasının en büyük sıkıntısı, su temininde uğradığı müşkülatdı. Ancak bu arada da bol ami-ralli Venedik donanmasında, üç büyük amiral arasında çeke-memezlik bulunuyordu. Bunda Venedikli denizcilerin kendile­rini denizlerin fâtihi görmelerinin payı hayliydi. Biraz da bu çekememezliğin kaynağı Papa’nın ortak donanmaya, kend» inisyatifiyle Amiral Bechiy’i başkomutan atamış olmasıydı. Lazzaro Moçenigo Venedikli amiral olarak, başına gelmiş bu­lunan Bechiy’i ve forsunu selâmlamadığı gibi, ziyaretine git­meyip bir zabit göndermekle iktifa etmesi hasebiyle soğuklu­ğun tırmanmasını temin ettiği anlaşılıyordu.

Bechiy’i bu soğukluğu: “Venedik Cumhuriyetine nasıl hiz­met edebilirim?” sorusuyla ortadan kaldırmak istemişsede, Venedikli amiral kendini müttefik donanmanın gerçek komu- olarak gördüğünden, bu centilmenlik salvosunu pek takmadı. Gördüğünüz gibi sevgili okurlarım; insanlar her ta raf da aynı davranışları sergiliyor. Bizim derya kaptanları biribirleri-nin ayaklarını kaydırmak için çeşitli dolaplar çevirirlerken, gayri müslimlerin dünyasında da, kin, adavet ve çekeme-mezlik hassalar mücadeleyi iç yapıda sürdürtüyordu. Amiral Moçenigo; donanmanın büyük ihtiyacı olan su temini için, bir kaç tane çektiri tâbir olunan küçük gemiyi ve bir miktar askerle birlikte Soğanhdere sahiline göndermişti. Gemiye su alınırken, muhafız gurubu olarak bir tedbir nöbeti aldırmıştı. Osmanlı fedaisi bir kaç yüz kişi bunların üstüne savlet etmek suretiyle yürüdüğünde Venediklilere kaçmak yolu görünmüş, bu hâli müzakere için müttefik donanmasının yetkilileri top­lanarak bir karara varmayı düşünüp, eyleme geçtiler. Bütün bunlar olurken; Venedik gemilerinde ve bu gemilerin buiun-duğu cenahda müthiş bir susuzluk kuyusuna yuvarlanmışiar-dıki, Osmanlı donanmasının birdenbire gözükmesi ve demir atması Moçenigo’nun yapacağı artık bütün gemilerine, su bulmalarının temini için şimdiki adı Gökçeada olan İmroz Adasına sevketmekti. O da Öyle yapmıştı.

Köprülü Mehmed Paşa; Çanakkale tahkimatına daha fazla önem verdiğinden, Moçenigo ve gemilerinin İmroza gitmele­rini fırsat sayarak zayıflamış müttefik donanmasının da üstü­ne gitmeyerek, belki de kolay kazanacağı bir zaferden fera­gat ediyordu. İmroz adasında ihtiyacını tamamlayan Moçeni­go’nun gemileri, eski cenahlarına avdete koyulduklarında, donanmayı hümayun, aldığı rüzgârın yardımıyla, düşman donanması üzerine akmaya başladığı görüldü. Battagüa adlı Venedik mavnası, 3 adet Osmanlı kadırgasının ricatını ge­rektirirken, iki kadırgamızın kendisine rampa yapmasına en­gel olamadı. Kumandanları Hali! ve Ömer reisler olan bu mavnalar Battaglia’yı teslim alırlarken, Battaglia’ya yardıma gitmek isteyen mavnalara da Süleyman Reis’in idaresindeki mavnanın engel olmayı başardığı görüldü.

Nihayet; müttefik donanması, Osmanlı gemilerinin yar­makta pek zorlanmadığı hâle geldiği görüldü. Bunun sonu­cunda Şemsi Paşa komuta ettiği gemilerle savaşı kazanmıştı. Bunun neticesi de Boğazın kontrolünün yeniden inisiyatifimi­ze geçmesi oldu.

Ali Haydar Emir Alpagut’un; “Târihi Bahri Sahifeleri” adlı kitabında yazdıklarına göre, Çanakkale önünde yapılan sa­vaşın fiilen muharibi olmamasından dolayı, sadnazamın ken­disini mahkum edeceği endişesiyle, donanmasını aldığı gibi firarı düşünmüş olduğunu, bu düşünceyi istihbar eden Köp­rülü Mehmed Paşa olaya suhuletle yanaşıp, ne kaçmaya fır­sat bıraktı, nede donanmanın kaçırılmasıyla milletin uğraya­cağı zarara müsaade vermedi. Kendisine gayet iyi davrancn Köprülü Mehmed Paşa, Topal Mehmed Paşanın kuvvei mâ-neviyesini takviye ettiğinden başka Bozcaada’yı istirdat et­mesini tâleb etdi. Bozcaadanın karşısında bulunan Anadolu sahillerine asker yığan sadrazam, Topal Mehmed Paşanın 86 adet hafif teknesi ile çok geçmeden adanın işgali yerine geti­rildi. Takvimler bu anda 31/ağustos ile l/eylül/1657 senesini göstermekteydi.

Topal Mehmed Paşa; 13/eylül/1657’de yolunu Limni Ada­sına çevirdi. Bu ada da müdahil olarak karşısına çıkan, Françesko Morosini komutasındaki 15 gemiden müteşekkil Venedik filosu işin 65 gün uzamasına sebeb oldu. 15/ka-sım/1657’de ise, Limni Adası istirdat olunmuştu. Osmanlı ve Venedik donanmalarının, Çanakkale önlerindeki son çarpış­malarını teşkil etti bu muharebe. Çünkü büyük bir stratejist °lan Sadrıazam Köprülü Mehmed Paşa, sahil boyunca ve ka-fa istikametinde yaptığı gözlemler sonucunda, Seddülbahir v^ Kumkale surlarını tesis için karar verdi. Bu kararı saraya bildirildiğinde, Hatice Turhan Vâlidesultan kendi parasını bu lrnara tahsis etmekte hiç gecikmedi. Derya kaptanı seleflerrinden Ali Paşanın bu inşaatı, çok kısa zamanda bitirmesi, takdire mûcibdir. Bu hızla gitmesi donanmamızın Girid me­selesini de halledileceği intibaını uyandırdığını görmezden gelemeyiz. Ancak devletler arası her türlü münasebetlerin sürprizler yapmasını tabii görmek icâb eder. Bu hususdada merhum Büyüktuğrul amiral, değerli çalışmasının 2. cildinin 151. sahifesinde şunları beyan eder: “Avusturya savaşı açıl­mamış olsaydı Köprülü Mehrned Paşa belki de Girid Adası­nın geri alınmasını da kısa zamanda sağlayacaktı. Lâkin Ve-nedikli’ere müttefik olarak karadan savaşa katılan Avustur­ya, Osmanlı devlet adamlarının bütün dikkatlerini kendi üze­rine çekmiş ve bu halden de en çok Venedikliler hoşnut kal­mışlardı. Böylelikle Girid savaşı 1666 yılına kadar sürünce­mede kalmıştı. Bu uzun süre içinde sırasıyla derya kaptanlığı yapmış olan Çavuşoğlu Mehmed Paşa, Küçük (Deli) Hüseyin Paşa, Köse Ali Paşa, Hüsameddinoğlu Ali Paşa, Hüsameddin Beyoğlu Abdülkadir Paşa, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, hep tersanede kalmışlar ve Girid ikmâlini hep kaçak nakli­yatla yaptırmışlardı. Buna karşılık Venediklilerinde; denizler­de eskisi gibi aktif bir hareketleri görülmemişti.” Bu mütalaa üzerinde bir miktar durursak şu dersi çıkarabiliriz.

Osmanlı donanması kuvvetli olduğu zamanda, zafiyete düştüğü zamanda zuhur edecek haçlı seferlerini geciktirme­ye, birlikteliklerini önlemeye, gayret sarfetmesi gereken dö­neme girmişti. Teessüs etmiş müttefik donanması ticaret yollarını Osmanlı tasallutundan kurtarmaya hasretmişti. Her iki tarafda biribirini bitirecek savaşın mümessili olmamak­taydılar.

Halbuki; Karada vukubulan savaşlarda bu amacı görmek kabildir. Fakat sunuda hatırlamak gerekmektedir ki, gerileme devrine girmeden duraklama dönemini yaşamak nisbeten || mühim seferler yapılmasına ve bunları zaferle bitirmek gibi basanlar görüldü. Osmanlı ordusu; Köprülü Mehmed Paşanın ^arı bekâ’ya irtihalinden sonra merhumun oğlu, Fâzıl Ahmed paşanın komutasında, milletimizi ümidvar kılan hareketlerin devamında büyük bir rol üstlendi. 1661 ekiminde makamı sadarete gelen Fâzıl Ahmed Paşa, tam beş yıl Avusturya devleti ile becelleşmekten Girid’e fazla zaman ayıramadı. Vasvar’da; 30/ekim/1666’da, Osmanlı Avusturya barışı akte-dilince sadrıazam, Girid üzerine her geçen gün dozajını arttı­rarak düşmeğe başladı. Venedik; Girid’e eğilen sadnazamın durumunu istihbar ettiğinden senatolarında aldığı karara müsteniden İstanbul’daki elçilerine talimat vererek, sulhun teminine yarayacak çalışmalar yapmasını hatırlatmışlardır.

Muhterem okurlarımız; bazı meselelerde devlet politikası uygulamasına girişildimi, artık efkârı umumiye o meseleyi büyükler bilir demek suretiyle, kendilerine verilen bilgi kada­rıyla iktifa ederdi. Haberleşme araçlarının günümüzle kabili kıyası mümkün olmayan durumu, milletin devlet adamlarına olan itimadını sarsacak bir tesir gösteremiyordu. Nitekim; Fâzıl Ahmed Paşa kapdanı deryalığa getirdiği, Kaplan Mus­tafa Paşaya, daha 1662’de tersaneyi bir güzel faaliyete hazır­laması ve gemi yapımına hız vermesini padişah 4. Meh-med’den aldığı talimat üzerine emretmişti.

Bunun üzerine sabırla ve sebatla gayret gösterilmeğe baş­landı. Yakın târihimizde rastladığımız Kıbrıs Adasına 1974’de yapılan anfibi hareketi neticesinde, zaferimizi göz önüne alır­sak Johnson mektubuna muhatab olan İsmet İnönü’nün, çı­karma gemileri yapmak bu ihtiyacın giderilmesine işareti de, 1964’de vukubulmuştu. Deniz kuvvetleri de bu hususda ter­sanelerini harekete geçirerek, işaret edildiği yılda, bir tane bile mevcud olmayan çıkarma gemilerini 1974’deki indirme Çıkarma hareketinde, mebzul miktarda kullanma imkânımız hâsıl oldu. Böylecede Fâzıl Ahmed Paşanın 1662’de aldığı tedbirlerle, 1964’ierde başlatılan tedbirlerin biribirine yakın olması aradaki 302 sene sonra görülen fark sadece teknolo­jik değişimlerdir.